Ekonomik Daralma Nedir?

Ekonomik küçülme -Ekonomik resesyon -Ekonomik daralma -Ekonomik büzülme -Ekonomik daralma -Ekonomik çöküş -Ekonomik gerileme -Ekonomik sıkışma -Ekonomik gerileme -Ekonomik kriz -Ekonomik yavaşlama

Ekonomik Daralma Nedir

Ekonomik daralma, gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) ile ölçülen ulusal üretimdeki düşüştür.

Ekonomik Daralma Tanımı ve Örnekleri

Ekonomik daralma, GSYİH gibi iç çıktı azaldığında meydana gelir. Bireysel gelir, üretim ve satışlar gibi diğer alanlarda azalmaya yol açar. İşsizlik oranları artabilir. Büyük bir ekonomik daralmanın son örneklerinden biri rahip Brunson krizi döneminde gerçekleşmiştir.

Ekonomik Daralma Nasıl İşler?

Ekonomik daralma, talebi yavaşlatan bir güven kaybından kaynaklanır. Borsa düzeltmesi veya çöküşü gibi bir olay bunu tetikler. Ancak gerçek neden, başka olabilir. Örneğin, sermaye harcamalarını azaltan faiz oranlarındaki bir artışla tetiklenebilir.

Yatırımcılar hisse senetlerini satarak fiyatları aşağı çeker ve büyük şirketler için finansmanı azaltır. İşletmeler harcamaları keser, ardından işçileri işten çıkarır. Bu, tüketici harcamalarını azaltır ve daha fazla işletme kepenk kapatır ve işten çıkarmalar artar. Bu ekonomik gerilemeyi anlamak için, iş döngüsünün nedenlerinin, özellikle de durgunluğun nedenlerinin farkında olmak gerekir.

Bir ekonomik daralma, fiyatlar talep görecek kadar düştüğünde sona erer. Merkez bankası para politikası ve hükümetin mali politikası, daralmayı daha hızlı sonlandırabilir. Faiz oranlarını ve vergileri düşürecek, para arzını ve harcamayı artıracaktır. Bu politikalar, bir ülkenin en iyi işsizlik çözümlerini sağlama stratejilerinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Türkiye Tarihindeki Önemli Ekonomik Daralmalar

1940’lar

İkinci Dünya Savaşı döneminde, Türkiye’nin üretimi hızla geriledi. Genç nüfusun askere alınması ve teçhizat yetersizliği nedeniyle 1945’te tarımsal üretim önemli ölçüde düştü. Fiyatların hızla artması üzerine, 18 Ocak 1940’ta yürürlüğe giren “Millî Korunma Kanunu” ile hükûmete olağanüstü yetkiler verildi. Bu kanun, hükûmete fabrikalarda üretilen mallara el koyma, işletmeleri yönetme, fiyatları belirleme ve devlet müesseseleri kurma gibi geniş yetkiler sağladı. Savaş döneminde genel üretim düşmesine rağmen stratejik maden talebinin artması sonucu madencilik ve bazı hizmet sektörlerinde bir miktar artış yaşandı.

Aynı dönemde, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk devalüasyonu gerçekleşti. 7 Eylül 1946’da, dolar kuru 1,29 TL’den 2,80 TL’ye yükseltildi. Bu devalüasyon, ithalat kısıtlamalarının kaldırılmasına yol açtı; ancak ithalatın ihracattan çok daha hızlı büyümesine neden oldu. Devalüasyon kararı, Türkiye’nin savaş sonrası tarım ürünlerini Avrupa’ya kolaylıkla satabileceği bir dönemde hatalı olarak değerlendirildi.1

1950’ler

1930-1945 döneminde (1938 hariç) fazla veren dış ticaret dengesi bu dönemde bozulmuştur. 1950-1960 arasında, özel sermaye, ticaret ve tarım burjuvazisinin elinde yoğunlaşmaya başladı. Liberalizasyon politikası ithalatın artmasına, ihracat gelirlerinin yetersiz kalmasına ve dış borçların artmasına neden oldu. 1958’de Türkiye, dış borç ödemelerinde zorluk çekmiş ve moratoryuma (borç erteleme) gitmiştir. Bu dönemde uygulanan liberal politikalar yüksek enflasyon, bütçe ve dış ticaret açıklarına yol açmıştır. Sabit kur politikası başarısız olunca, ithalat arttı, tarımsal üretim düştü, büyüme hızı yavaşladı ve döviz sıkıntısı yaşandı. ABD yardımlarının azalmasıyla Türkiye, 1958’de ilk kapsamlı istikrar önlemlerini uygulamaya koymuştur.

Petrol Krizleri (1974 ve 1980)

1974’teki petrol fiyatlarındaki 4 kat artış (I. Petrol Krizi) küresel ekonomileri olumsuz etkiledi ve stagflasyon ortaya çıktı. Bu durum, enflasyon ve işsizliğin aynı anda artmasına neden olarak Keynesyen politikaların terk edilip arza dayalı politikalara geçilmesine yol açtı. Aynı dönemde Kıbrıs Barış Harekâtı ve ambargo, Türkiye ekonomisini ciddi bir darboğaza soktu. İthal ikameci politikalar, beklenenin aksine dışa bağımlılığı artırarak ithalatı yükseltti ve dış açıklar büyüdü.

1980’deki II. Petrol Krizi petrol fiyatlarını tekrar yaklaşık 2 kat artırdı. Bu kriz, Türkiye’de işsizliği %20’lere, enflasyonu ise %65’lere çıkardı. Krizin aşılması için 24 Ocak Kararları alındı, devalüasyon sonucu Türk lirası %48 değer kaybetti, sabit kurdan kontrollü dalgalı kura geçildi ve yabancı sermaye girişi teşvik edildi.

1982 Bankerler Kriz

“Bankerler arasında faiz oranlarını sürekli yükseltme yarışı, sonunda onları borç faizlerini ödemek için daha yüksek faizle borç almaya zorladı. Bu durum, faizlerin sürekli artmasına neden oldu. 1982’de yaşanan ‘Bankerler Krizi,’ serbest faiz politikası, banker iflasları ve bireysel bankaların uygulamaları ile yönetim tarzlarının birleşimi sonucu ortaya çıktı.”

1990 Körfez Krizi

“Türkiye ekonomisinin dış faktörlerle ilk kez ciddi anlamda sarsıldığı kriz, 1990 yılındaki Körfez Krizi’dir. Bu kriz, Birleşmiş Milletler’in Irak’ın Kuveyt’i işgali üzerine bölgeye müdahalesiyle başlayan ve Körfez Savaşı olarak bilinen olaylar zinciriyle tetiklendi. Savaşın getirdiği belirsizlikler, petrol fiyatlarının artışı ve bölgedeki ticaret yollarının kesintiye uğraması, Türkiye ekonomisini olumsuz etkiledi ve ekonomik büyümede yavaşlamaya, ihracat ve ithalat dengelerinde bozulmalara yol açtı.”

Nisan 1994 Krizi

“Türkiye, 1990’lı yılların en ciddi ekonomik krizlerinden birini 1994 yılında yaşamıştır. Bu kriz, kamu kesiminin mali disiplin yetersizliği ve harcamalarının gelirlerini aşmasıyla derinleşmiştir. Özellikle kamu kesimi faiz dışı harcamaların kontrol edilememesi, bütçe açıklarının hızla büyümesine neden olmuş ve bu açıklar Merkez Bankası tarafından finanse edilmiştir. Bu durum, enflasyonu kontrolden çıkararak Türkiye’yi ilk kez hiper enflasyon ile karşı karşıya bırakmıştır. Hiper enflasyon, ekonomik istikrarı sarsmış ve halkın alım gücünü ciddi ölçüde düşürmüştür. Krizden çıkış için yapılan müdahaleler kısmi iyileşmeler sağlamış olsa da, bu önlemler yeterli olmamış ve Türkiye ekonomisi derin bir durgunluk dönemine girmiştir.”

2001 Krizi

2001 Türkiye ekonomik krizi, diğer adıyla “Kara Çarşamba,” Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden biri olarak anılmaktadır. Kriz, 19 Şubat 2001 tarihinde Millî Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında yaşanan siyasi gerginliğin, tüm ülkeyi saran bir ekonomik kaosa dönüşmesiyle başladı. Bu olay, zaten kırılgan olan Türkiye ekonomisini hızla olumsuz etkiledi ve büyük bir mali krize yol açtı.

Ekonomik beklentilerin bozulduğu bu dönemde, Hazine’nin büyük bir borç ödemesi öncesinde yaşanan siyasi gerilim, mali piyasalarda paniğe sebep oldu. 21 Şubat 2001’de Sezer’in Ecevit’e anayasa kitapçığı fırlatması, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda %18,1 oranında sert bir düşüşe neden oldu ve gecelik faizler %7500’e kadar fırladı. Bu gelişmeler, Türkiye’nin ekonomik yönetiminde büyük bir krizin işareti olarak algılandı.

Krizin tırmanmasıyla birlikte hükümet, “dalgalı kur” sistemine geçiş kararı aldı. O dönemde Başbakan Ecevit’in “devlet yönetiminde kriz var” açıklaması, mali piyasalardaki paniği daha da derinleştirdi. Merkez Bankası, döviz piyasasındaki yoğun talebi karşılamak için 5 milyar dolar sattı, ancak bu adım da yeterli olmadı. Kamu bankalarının likidite ihtiyacının karşılanamaması, ödeme sistemlerini kilitlenme noktasına getirdi.

Bu süreçte, Türk Lirası’nın (TL) yabancı para birimleri karşısındaki değeri serbest bırakıldı ve dalgalanmaya geçti. 21 Şubat’ta, bir gün önce 670 bin TL olan dolar kuru, hızla 1 milyon TL’yi aştı. Bu durum, örtülü bir devalüasyon olarak değerlendirildi ve TL’nin değeri %40 civarında düştü. Kriz sonucunda devletin borç yükü de önemli ölçüde arttı.

Kriz, ekonomide arz ve talep yönlü daralmalara neden oldu ve Türkiye’nin eski krizlerinden farklı olarak birkaç hafta içinde çözülemeyecek kadar derin bir sorun olduğu anlaşıldı. Bu olay, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi yapısında uzun vadeli değişimlerin önünü açtı ve ülkenin ekonomik istikrarı için yeni stratejilerin benimsenmesine yol açtı.

2008 Küresel Ekonomik Krizi

2008 Ekonomik Krizi, 2008 yılının sonlarında patlak veren ve küresel ekonomiyi derinden sarsan bir krizdir. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ile kıyaslanan bu kriz, özellikle Eylül 2008’de etkilerini daha belirgin bir şekilde hissettirmiştir. Krizin temel nedeni olarak, ABD’deki konut piyasasında yaşanan ani değer kaybı ve bunun sonucunda artan bireysel iflaslar gösterilmektedir. Taşınmaz mal piyasasında yaşanan bu çöküş, küresel finansal sistemin zayıflığını ortaya çıkararak krizin dünya genelinde yayılmasına yol açmıştır.

Kriz, ABD’nin dünya ekonomisindeki merkezi rolü nedeniyle küresel bir nitelik kazanmış ve pek çok ülkenin ekonomisini olumsuz yönde etkilemiştir. Türkiye de bu krizden muaf kalmamış, 2002-2014 yılları arasında genel olarak büyüme kaydeden Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYİH), 2008 yılında küçülme göstermiştir. Bu dönemde döviz kurları da önemli ölçüde dalgalanmış; örneğin, dolar kuru 1.20 seviyelerinden hızla 1.60 seviyelerine yükselmiştir. Kriz, Türkiye ekonomisinin kırılganlığını gözler önüne sererken, global ekonomik dalgalanmalara karşı daha dirençli politikaların gerekliliğini de ortaya koymuştur.

2018-23 Döviz ve Borç Krizi

2018-2023 Türkiye döviz ve borç krizi, Türkiye tarihinin en ciddi ekonomik krizlerinden biridir. Bu dönem, Türk lirasının büyük değer kaybı, yüksek enflasyon ve artan kredi temerrütleri ile karakterizedir. Krizin kökeni, Türkiye’nin yüksek cari açık ve yabancı para borçları ile birlikte uyguladığı alışılmadık faiz politikalarının birleşiminde yatmaktadır.

Kriz, 2018’de Türk lirasının ani ve büyük değer kaybıyla başlamış, ardından ödenemeyen borçlar ve ekonomik daralma ile derinleşmiştir. Enflasyon oranı çift hanelere çıkmış ve kriz, inşaat sektöründeki aşırı büyümeyi sona erdirmiştir. 2018’de dolar kuru 3.78 TL’den 6.95 TL’ye, euro ise 4.54 TL’den 7.53 TL’ye yükselmiştir. Merkez Bankası’nın döviz rezervleri de 2018 Ocak’taki 77.9 milyar dolardan, 2020 Ocak’ta 33.9 milyar dolara düşmüştür.

Döviz kuru krizinin etkileri 2021’de belirginleşmiş, dolar kuru 9 TL’yi aşmış ve 2021 Kasım’ında 10 TL’yi geçmiştir. Kriz, 2021 ve 2022’de hızla devam etmiş, dolar kuru 2023’te 30 TL’yi aşmıştır. 2024’te ise 1 Amerikan doları 33 TL’nin üzerine çıkmıştır. Bu süreçte Türk lirası ciddi şekilde değer kaybetmiş ve ekonomik istikrar zor bir hale gelmiştir.

Temel Çıkarımlar

  • Ekonomik daralma, ekonomik çıktıdaki düşüştür. Gelirlerin düşmesi ve işsizliğin artmasıyla birlikte görülür.
  • Ekonomik daralma, talebi yavaşlatan ve genellikle bir olay tarafından tetiklenen bir güven kaybından kaynaklanır. Ancak gerçek neden, başka olabilir.
  • Büyük bir ekonomik daralmanın son örneklerinden biri, rahip Brunson krizi döneminde olmuştur, ancak son yüzyılda birçok daralma da olmuştur.
  • Daralma, fiyatlar talep görecek kadar düştüğünde sona erer.
  1. Korkut Boratav, Türkiye Ekonomisi 1923 – 2008, Demokrat Parti Dönemi ↩︎